Denizin zenginliğini daha fazla hissetmeliyiz

Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak, İMEAK Deniz Ticareti Dergisi’nin Mart sayısında bir yazı kaleme aldı. Toprak, denizlerin zenginliğinden faydalanmanın güçlü bir ekonomi için vazgeçilmez olduğuna vurgu yaptı.

Celal Toprak’ın Deniz Ticareti Dergisi’nde yayımlanan yazısı şöyle:

“Sevgili meslektaşım Hakkı Şen’den yıllar önce bir kavram öğrendim. Deniz kültürü… Hatta Hakkı Şen bu kavramın yaygınlaşması için etkinlikler yaptı ve yapmaya devam ediyor. Deniz kültürünü her yerde anlatıyor. İyi ki de anlatıyor. Üç tarafının denizlerle çevrili olduğu, çok sayıda iç suyu bulunan Türkiye bu önemli avantajı yeterince değerlendiremiyor.

DENİZİ DOĞRU KULLANAN, DÜNYADA DA SÖZ SAHİBİ OLUYOR

Türkiye coğrafik olarak dört deniz ile çevrili yarım ada ülkesi, denize kıyısı olan 28 ilimiz var ve ülke nüfusunun yüzde 65’i bu illerimizde oturuyor. Ne yazık ki, denizci ülke olmak konusunda istediğimiz yere gelemedik. Bu illerimizde hala deniz görmemiş çocuklarımız olduğunu düşündüğümüzde, durumun vahametini de görmüş oluyoruz. Medeniyetler su kenarlarında gelişmiş ve serpilmiştir, özellikle Batı Ege medeniyetlerin başkentidir. Medeniyetler Batı Ege’den dünyaya yayılmıştır. İcatlar, keşifler hep denizci ülkeler vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, hepsinin denizci ülkeler olduğunu görüyoruz. Yani denizi doğru kullanan, dünyada da söz sahibi oluyor.

Deniz demek, zenginlik demek… Deniz demek en kolay ulaşım demek, deniz demek sağlıklı beslenme demek. Denizler olmasa, insanlığın yarısı soğuktan yarısı da açlıktan ölür. Denizci ülkelere baktığımızda, bu ülkelerdeki çocukların ilkokuldan itibaren deniz kültürü ile donatıldığını görürüz. Çocuklar ilkokulda okuma yazma ile yüzmeyi aynı anda öğreniyorlar. Bu ülkelerdeki çocukların hayatlarında ilk aldıkları diploma yüzme diplomasıdır. Bizde ise, çocuklarımız göllerde ve derelerde boğuluyorlar.

Denizin bütün bu özelliklerini en iyi Norveç’te görebiliyorsunuz… Norveç boşuna dünyanın en zengin ülkesi değil. Bu yüzden deniz kültürüne katkı koyacak, yaygınlaştıracak, emek verecek insanların sayısı artmalı. Daha çok insan deniz kültürünü anlatmalı. Hele bu bir bakan olursa daha da etkili olur. Türkiye’de Deniz Kültür Derneği tarafından 2004, 2008 ve 2010’da yapılan Uluslararası Deniz Kültürü Festivali’ne, bizler Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak her türlü desteği vermiştik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.

DENİZİN ZENGİNLİĞİNİ HİSSETMELİ, HİSSETTİRMELİYİZ

Dünya ticaretinin yüzde 89’u deniz yoluyla taşınıyor, bizim ülke olarak bu yüzdeden aldığımız pay neredeyse yok denecek kadar az. Komşumuz Yunanistan kadar olamıyoruz. Aslında olmamamız için hiçbir neden yok. Yeter ki; denizci ülke olma yolunda biraz çaba, biraz gayret sarf edelim. Bırakalım dünya deniz taşımacılığındaki payımızı, kendi ihracatımızın da çok küçük bir kısmını kendi ticari filomuzla taşıyoruz. Devletin bu konuda bir eylem planı olmalı ve denizcilerin önünü açmalıdır. Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek yok, denizci ülkeler ne yapıyorsa bizimde aynı desteği denizcilik sektörüne vermemiz gerekiyor. Bu nedenle denizciliğin de bağlı olduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan’ın “yüzümüzü denizlere dönmeliyiz” çağrısını çok önemsemeliyiz. Turhan bakın başka neler diyor: “Tarih boyunca denize kıyısı olan ülkeler hep daha avantajlı oldu. Türkiye dünyanın en büyük coğrafi deniz potansiyellerinden birine sahip bulunuyor”.

Yani daha avantajlıyız diğer ülkelere göre… Ama bugüne kadar bu avantajı kullanabildik mi? Bu soruyu olumlu yanıt vermek biraz zor. Denize sırtı dönük evler yaptık. Denize küstük. Yeterince deniz ürünü tüketemedik. Denizleri kirletme konusunda fark yarattık. Ama iyi şeyler de oldu. Her şey kötü de diyemeyiz. Deniz ticaret filosu konusunda iki basamak yükseldik. Yat üretiminde marka haline gelmek üzeriyiz. Tersane sayımız son 15 yılda ikiye katlandı. Hedef daha iyisi… Daha fazla deniz kültürünü anlatmalıyız. Bakanlığın başlattığı “Hedef 2023’te 1 milyon amatör denizci” hareketine katkı sağlamalıyız. Deniz kültürü etkinliklerine yeniden hız ve destek vermeliyiz. Denizi sevmek yetmez, ona yüzümüzü de dönmeliyiz. Dünyada önce Rönesans (Kültür devrimi) oldu, sonra sanayi devrimi gerçekleşti. Unutmayalım, “kültürün ustası olamayan, sanayinin çırağı olamaz”.
14.03.2019 00:00:00