Deprem kuşağında depo raf sistemlerinin önemini anlatan Jungheinrich Türkiye Lojistik Sistemleri Yöneticisi Vefa Çelikağ, “Deprem riski, katıldığımız bütün seminer, toplantı ve webinarlarda şirket olarak dile getirdiğimiz bir konu. Türkiye olarak depo raf sistemleri konusunda oldukça gerideyiz. Özellikle yeni taleplerin bu doğrultuda alınarak, eskilerin de düzeltilmeye başlanması gerekiyor. Bu konuda bir an önce aksiyon almamız şart.” dedi.
Çelikağ, LODER Lojistik Derneği ve SICK'in ortaklaşa düzenlediği "Lojistikte Otomasyon Teknolojileri" webinarında konuya ilişkin önemli bilgiler verdi.
“UZMAN PERSONEL AÇIĞI BULUNUYOR”
Raf sistemlerinde binalara göre yapısal kısıtlarla karşılaşıldığını, ürün ve çözüm imkanı olmadığına dikkat çeken Çelikağ, müşterilerin, raf üreticileri ve tedarikçilerden maksimum palet adedini sağlamalarını beklediğini belirtti.
Çelikağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Raf sisteminin yapı mühendisliği, yani raf sisteminin depreme göre hesaplama mantalitesi binalardan çok daha farklı. Tamamen raf sistemleri konusunda uzman, bunların deprem hesabını yapabilecek kişilerin yapması gerekiyor. Ancak bu konuda nitelikli personel sorunu var. Bu alanda uzmanlaşmış Avrupa’da ve Türkiye’de 500 kişi bile bulmanız zordur. Dünyada da gelişimi yavaş ilerleyen ancak Amerika ve Avrupa’da bu alandaki normlar dolayısıyla geçmiş yıllarda aksiyon alınmış. Artık bizim de kesinlikle aksiyon almamız gereken bir konu.”
“DEPREME GÖRE HESAPLANMAMIŞ”
Türkiye’nin deprem bölgesi olduğuna ve Konya’nın haricindeki şehirlerdeki depoların birinci derece deprem bölgesinde olduğuna işaret eden Çelikağ, “Ülkemizde 120 yılda 6.747 deprem olmasına ve ülkemizdeki depo raf sistemlerinin yüzde 98’i hesaplanabilir olmasına karşın, depreme göre hesaplanmış değil. Ülke olarak bu alanda çalışmalar yapmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Konuyla ilgili örnekler de paylaşan Çelikağ, “Yurt dışında meydana gelen bir depremden sonra bir firmanın deposunda 200 milyon avro civarında ürün kaybı oldu. Burada raf sistemine yapılacak bir yatırımla, sadece yüzde 25-50 arasındaki maliyetle ürün kaybının önüne geçilebilirdi. Vardiya sonuna denk geldiği için minimal düzeyde can kaybı yaşandı.” dedi.
NELER YAPILMASI GEREKİYOR?
Çelikağ, bu konuda yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
“Eğer yeni bir projemiz varsa, projenin mutlaka dinamik deprem yükleri gözetilerek hesaplanmasını sağlamamız lazım. Bu kapsamda müşteri veya üreticinin süreci yönlendirmesi gerekiyor. Raf sistemlerinin depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol ettirmek için gerekli normlar var. Türkiye’de yasal olarak zorunlu. Ancak ülkemizde maalesef yapılırsa iyi olur ama yapılmazsa sorun yok yaklaşımıyla hareket ediliyor. TSE, raf sistemleri özelinde Avrupa’da çıkan ilk deprem tasarım kuralları olan TSE-EN16681’i ülkemizde de aynı yıl yayınladı. Yasal olarak yapılması gereken bir aksiyon. Şu anda sadece yapı denetimi devlet nezdinde yapılmadığından dolayı bir problem olarak görülmüyor.”